9.5.21

Evde Hayat Var (vallahi bak)

 Oldum olası evdeki eşyalarla konuşurum. Masayla, koltukla en çok da sehpalarla. Sehpalar bir evin gizli silahları, adeta yerin altına döşenmiş mayınları, serçe parmak katilleri. 

Benim sehpalar serçe parmak ötesi, bacak katilleri. Bir insan bacağını sehpaya çarptığında, kan çıkmamalı bence, kendisine de söyledim bunu, küçük morluklar neyine yetmiyor, vurdum morart tamam ama bacağı yarmak nedir, bu kadar hınç neden. Soruyorum ama cevap yok tabii, biliyor o da hatasını susup oturuyor halının üstünde. Buzdolabı mesela, onun da haddini aşan bazı tavırları var bana karşı, iki defa kafam sıkıştı buzdolabına, oturup uzun uzun onunla da konuştum, bu yaptığının gereksiz, yersiz hatta düşmanca bir tavır olduğunu anlattım kendisine, sehpadan daha olgun karşıladı beni, konuyu bir de onun açısından dinledim ve onun da haklı olduğu yerler olduğuna kanaat getirdim. Kumandalarla olan sohbetlerim daha kısa oluyor, onlar haylaz çocuklar çünkü, hep oyun peşinde, oyunun adı saklambaç. Onlar saklanıyor, ben buluyorum, ama bu da can sıkıcı bir hal alabiliyor. Çünkü kumandanın gidebileceği en uzak mesafe koltukla sınırlı olmalı. Bazen kantarın topuzunu kaçırıyor haylaz kumada, bir kumada oda değiştirmemeli, yorganın arasında kalmalı, minderin altına kaçmalı en kötü ihtimalle koltuk kenarına sıkışmalı, banyolardan toplamamalıyım kendisini. 

Bu anlattıklarım; pandemiden bağımsız, hayatımın olağan akışıydı, ben böyle yaşamaya alışmıştım, sağda solda bu sohbetleri anlatmıyordum, evde olan evde kalır ve kendilerine ne kadar kızsam da başka insanların eleştirmesine izin veremezdim, kol kırılır yen içinde kalırdı. 

Son zamanlarda yaptığım gözlemler sonucunda; pandeminin diğer insanları benim gibi yaptığını farkettim. Evet ben de değişen hayatımızdan memnun değilim ama bu dönemin bana bazı hediyeleri olduğu gerçeğini saklayamayacağım. Şimdi ben artık buzdolabıyla yaptığım kavgayı rahat rahat anlatabiliyorum çünkü herkes evdeki eşyalarla sohbete başladı. Yeni normali seviyorum, herkes ben gibi. Yolda yürürken çalan şarkıya eşlik edebiliyorum sessizce, çünkü maskem var. Kişisel alanıma giren herkese lütfen uzak durun dediğimde yadırganmıyorum. Eskiden ben geri geri giderken, üstüme üstüme gelen insanları uyardığımda bozuluyordu insanlar, şimdi "ayy çok pardon" diyorlar, müthiş bir şey bu.

Bugün ağaçlarımla biraz sohbet ettik. Onlar da çok memnun pandemiden. Evde daha çok vakit geçirdiğim için kendileriyle daha çok ilgilenebiliyormuşum, öyle dediler. Limon ağacım söz verdi, 1 metrelik boyuyla bu sene altı tane limon verecekmiş bana, ilgime teşekkür etmek için. Yaseminim hele coştukça coştu, kökünden bile çiçek açtı, hepsi teşekkürmüş ilgime.

Bu anlattıklarımdan, ohh ne güzel oldu pandemi sonucu çıkmaz umarım. Çünkü güzel olmadı. Ama her gün yaşadığımız sıkıntıları anlatsam ne olacak, zaten dertler ortak. Mesela gelen bıkkınlık yüzünden geçen sene yapılan ekmek savaşları yok bu sene. Hepimiz bıktık, hepimiz sıkıldık, yorulduk. Hele olmayan gece hayatına girmek bile istemiyorum, anılarım flulaştı, zor hatırlıyorum, o derece. Ama bunlara saplanıp kalamam şimdi, sonra her şey normale döndüğünde yine mutlu bir yazıyla hangi özlemlerimize nasıl kavuştuğumuzu anlatacağım. 

Şimdi toplumu bana kazandıran, herkesin birbirini anladığı, daha keyifli yönleri benim için önemli olan. Sehpayla ettiğim kavgayı özgürce anlatabilmek çok güzel. Kafamın içindeki çeşit çeşit insanlardan bahsetmek henüz kabul görmüyor onu fark kettim. Kabul görmüyor ama korku da yaratmıyor bu da bir gelişme.

Şimdi evde vaktimiz varken, tüm eşyalarla barışalım, dertleri neymiş öğrenip çözelim, sonra kendimizle biraz sohbet edip, yeni insanlar tanıyalım. Yapalım bunları lütfen.

Bu zor günlerin sonunun geldiğinin habercisi olarak gördüğümüz durum; insanlar kafasının içindeki kişilerle tanıştığında, yani şartlar eşitlendiğinde eski günlerimiz geri dönecek diye düşünüyoruz. Kurul kararıdır. Saygılar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder