3.2.22

Aklıevvel2 nin en yeni macerası(gerçek bir hikaye)

 

Yolları öğrenmem lazım, evet evet kesinlikle öğrenmem lazım. En azından şehir içi ulaşımda birden fazla alternatif bilmeliyim.

 Hayat, ev ve Alsancak arasında değil, Bornova’ya da işi düşüyor insanın.

Mesela otobandan gidiş varmış Bornova’ya, okadar çok şaşırdım ki. Ve maalesef öyle sancılı oldu ki bu öğrenme süreci.

Daha önceki bir yazımda iki aklıevvelin macerasını yazmıştım, o zaman yine iyiymiş, bir dayanağım, bir can yoldaşım varmış. Bu sefer yapayalnızdım. Tek ben, yalnız ben, bir ben, bir kendim aklıevvel2 namıdiğer A2.

A2 tek başına atıldı dalgalı denizlere ah o bitmek bilmeyen yol ah o düşünceler aahh aahhh.

Geçtiğimiz günlerde taksi sürücüsünün yönelttiği "şu taraftan mı gideyim yoksa otobandan mı?" sorusuyla sarsıldım. Benim bildiğim otobandan tatile gidilir, denize gidilir. Çeşme oluuurrr, Bodrum oluuurrr, Marmaris oluuurr, ama Bornova!!! Ne bileyim olmaz gibi geldi. Üzüldüm taksiciye, yazık işini tam yapamıyor herhalde dedim önce, ilk tepkim buydu yani. Nasılsa otobandan gidilmez diye, ben de karşılaştığım soruya verilebilecek en mantıklı cevabı verdim. Nedir bu cevap? Soruya karşılık soru "hangi yoldan daha çabuk gideriz?" bu aşırı mantıklı cevabım karşılığında beklentim "şu taraftan daha hızlı gideriz"  cevabıydı. Ama öyle olmadı. Taksici beni şoka sokan cevabı yapıştırdı "otobandan daha çabuk gidilir". Ben tabii beklemediğim cevabı alınca, yine yüzüne far tutulmuş tavşan gibi kaldım. Çünkü bu sefer cevap bilmediğim yerden gelmişti "ta-tamam o zaman o-otobandan gidelim" A2 ürkek bir tavşan yine bilmediği sularda zıplayacaktı.

A2nin bilmediği bazı gerçekler vardı ve bu gerçeklerle yüzleşmek üzereydi. Yola çıkıldı, otobana girildi ve A2 telefonuna daldı. Sonra bir baktı ki bilmediği yollarda saatte 200km hızla ilerleniyordu. Sollamalar, sağlamalar, makaslar... Adeta bir roller coaster. Sağ eliyle kapıya tutunan A2, ayağıyla da öndeki koltuktan destek aldı savrulmamak için. A2nin aklından "acele giden ecele gider" atasözü geçti. Ne kadar mantıklı bir lafmış. Mevzunun en başında aklına gelmeyen başına gelmişti kahramanımızın. Bu hızla her yere hızlı gidilir zaten. Tam o sırada çok pişman oldu A2, keşke "hangi yoldan sağ salim gideriz diye sorsaydım" diye geçirdi aklından. Çünkü çabuk gitmekten kastı bu değildi.

Ama o sırada önemli olan konu başkaydı. O sırada 200km hızla giderken kaza yapmak belki de kurtuluştu çünkü; daha önce hiç geçmediği (geçse de hatırlamadığı) bir yoldan yine bilinmeze, yine gurbete, yine uzak uzak diyarlara götürülüyordu. A2 biraz akıllıydı ama çok değil biraz. Çünkü çok akıllı olsa telefonundan yolları kontrol eder (sevdiceğinin tavsiyesiyle şimdi bu seçenek hakkında konuşabiliyor. Yine kendi düşünmedi), bu kendisine göre bilinmeze giden yolun acaba bilinir bir yere mi gidiyor olabileceğine bakardı. Hayır A2 o kadar akıllı değildi. Onun aklı birilerine hareketli konum atacak kadardı. Ve aslında daha önceki macerasından öğrenmesi gerekeni öğrenememişti. Daha önce göremediği "görüldü mavisi" ni görebileceğini nereden çıkarmıştı acaba. Bu seferki güveni canı kardeşiydi. Çünkü canı kardeşi bünyesinde barındırdığı evham miktarıyla ona güven veriyordu. Çünkü canı kardeşi her msji daha göndermeden önce okuyordu ve çünkü canı kardeşi yolların hakimi bir şoför Nebahat’tı. A2 hareketli konumu canı kardeşine gönderdi ve bilin bakalım ne oldu. Evet (çok özür dilerim ama) o s.ktiğimin görüldü mavisi hikayenin sonuna kadar asssla belirmedi.

Heyecanla bekledim ama heyecanım boşaydı. Canım kardeşim konumumu görmediği için; beni kaçırdılaaaarrrr, benim kafama vurdulaaaarrrr, beni bayılttılaaarrrr, beni parça pinçik bölüp kurtlara yedirdileeerrr... Telefonum üzerine basılmak suretiyle kırıldııı, telefonum kırılınca hareketli konum sonlandırıldıııı ve benden bir daha hiiiiç haber alınamadııı. Gökten 3 elma düşmediiiii çünkü bu bir masal değil bu bir korku filmiydi. Etrafımdaki hatırı sayılır bir grup insan tarafından “öngörülemez” olarak yaftalandığım için de hiç kimse hazin sonumu öğrenemedi, herkes "heraldeyse kafası bozuldu, azıcık dolanır sonra geri gelir" diye düşündüğünden faili meçhul bile olamadım.

 

Tüm bu düşünceler içinde debelenirken taksici "şuradan mı gireyim abla" şeklinde bir soruyla A2nin ayaklarını yere bastırdı. Bir de ne görsün allahın manyağı A2; istediği yere gelmiş hiç sorunsuz, hedef noktasına varmış tek parça halinde. Ama A2 gergin, taksiciyi "hayır öteden dedik ya" diye azarlayıp bütün hırsını masum taksiciden çıkarmış.

Hikayeyi dinleyen bazı insanlar taksiciyi yolu uzatmak ve ×2 miktarda para almakla suçlayıp masum olmadığı iddiasını ortaya atsa da ben; benim seçtiğim yoldan gittiği için öyle düşünmüyordum.

Mutluydum çünkü parçalarıma ayrılıp kurtlara mama yapılmamıştım. Şanslıydım çünkü hayatta çok az insan kurt maması olmadığına sevinirdi. Allah yine sevdiği kuluna; olmadık bazı şeyleri önce kaybettirip sonra buldurmuştu.

Yine kısa, ama yine etkili bir maceraydı ve yine hiç bir şey olmamış ve olmayacaktı. Yine canı sıkılan aklıevvel kahramanımız; kendisine aksiyon, macera, gizem tadında delüzyonlar yaşatmıştı. Bu ne ilk, ne de (maalesef) son delüzyondu. Bu hayat denilen olaylar dizininde kendisini yeni delüzyonların beklediğini çok iyi biliyordu. Olsun(du) o da öyle bir insan(dı).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder